Öncelikle şunu belirtmeliyim: Japonsever bir insan olarak bu
yazı taraflıdır.
Sabah kalktığımda giydim formamı maçı beklemeye başladım. Saat
4'e doğru uykum geldi tabi, fakat 4 yıl önceki dünya kupasında Japonya'yı
izlerken aldığım zevki başka bir takımdan alamadım. Şimdi güleceksiniz tabi, "hehe
kikiki Tusubasalar" diye fakat hakikaten Tusubasa gibi fantastik bir
futbol söz konusu.
Neden derseniz, adam orta sahanın az ilerisinden freekick
atıyor, orta yaparsın değil mi, yok adam kaleye vuruyor. İşin saçma tarafı gol
da oluyor yahu.
Şimdi 2010 dünya kupasındaki grubuna bakalım Japonya'nın: Kamerun(1-0), Hollanda(0-1) ve Danimarka (3-1)dan oluşan gruptan 2. olarak çıkan bir takımdan bahsediyoruz, daha sonra Paraguay ile 0-0 biten maçı penaltılar ile 5-3 kaybediyorlar. O yüzden ben bu gruptan çıkacaklarına inanıyorum.
Şimdi 2010 dünya kupasındaki grubuna bakalım Japonya'nın: Kamerun(1-0), Hollanda(0-1) ve Danimarka (3-1)dan oluşan gruptan 2. olarak çıkan bir takımdan bahsediyoruz, daha sonra Paraguay ile 0-0 biten maçı penaltılar ile 5-3 kaybediyorlar. O yüzden ben bu gruptan çıkacaklarına inanıyorum.
Uzun bir bekleyiş ardından (saat 04:00 ne FIFA? - bir daha
olmasın; olmayacak) Taraflar sahaya çıktığında kıllanmadım değil. Zira
Fildişili oyuncuların boyutuna bakıyorum da adamların baldırları bile benim
göbeğim kadar ki 90 kilo adamım, az buz bir şey değil.
Fakat bir diğer yandan, ufacık sahil koskoca aday yener mi
yahu diye içimden geçirmeden de edemiyorum,
Japonya'nın galibiyetine inanmaya devam ediyorum. Maçtan önceki görüşüm
ilk yarı Fildişi, ikinci yarı Japonya ve üst şeklindeydi. Japonya'nın hazırlık
maçlarına baktığımda hep geriden gelip kazandılar.
Maçın ilk dakikalarında da öyle bir görüntü sergilendi,
Fildişi saldırıyordu. Fakat birkaç dakika geçtikten sonra Fildişi'nin muazzam
bireysel kalitesine rağmen düzensizlikleri baş göstermeye başladı. Japonya oyuna hakim olmaya başladı. Ve 16.
dakikada Honda'nın fantastik golü ile 1-0 öne geçtik. Pas oyunu ile oyunu
tutmasını da bildik, Fildişili oyuncuların Japonya'yı fazla ciddiye almaması
ile fantastik top çalmalara imza atıp, ilk yarıyı baskın bir oyunla 1-0
kapattık. Drogba'nın oynamaması da büyük bir etkendi elbette, ileride Fildişi
top tutmakta zorlandı.
2. yarının ilk 10 dakikası Japonya oldukça istekli başladı,
gol atamayınca hastalıklı olayımız olan yan toptan gol yememiz çok doğaldı zira
Fildişi'nin gözle görülür bir boy avantajı var.
62. dakikaya kadar her şey iyi güzeldi, Fildişi geliyor ama
geldikleri gibi gidiyorlardı. Fakat 62 dakikada Drogba giriverdi, Drogba maç
içinde ne yaptı derseniz, adamın bir şey yapmasına gerek yok. Varlığı ile
Fildişi takımını birleştirdi (adettendir, Fenerliyim). Kendi kendine takılan
dünya yıldızları bir anda ortak payda da buluşup takım oyunu oynadılar ve tam 4
dakika sonra maç 2-1 oldu. 64. dakikada Bony ön direkten uzak köşeye gönderdiği
top ile Kawashima'yı avladı. Bundan tam 2 dakika sonra ise yine aynı yerden
fakat bu sefer Gervinho'nun kafa golü ile Kawashima'nın kapattığı köşeyi
koruyamamasından dolayı 2-1'i gördük.
66. dakikadan sonra Japonya yine öndeymiş gibi kontrollü
oynamaya devam etti, fakat Honda'nın yorulması ve Kagawa'nın beklenen performansının çok
altında bir futbol oynaması ile organize bir atak yapamadık.
Arada Uchidanın
kanattan bindirip orta yapması da işe yaramadı (yaramaz tabi adamlar senden 1
metre daha uzun,yerden oyna yerden!). Arada Fildişi Drogba'ya pas veriyor Drogba
da topu ayağında tutarak zaman geçiriyordu son anlarda, 3 adet Japon
futbolcunun etrafında dönmesine de aldırış etmedi tabi. Son anlara doğru bir
freekick olur Honda bizi tekrar şahlandırır mı diye düşündüm ama yok. Maçın son
10 dakikası Fildişi sahilinin topu korner bayrağında tutup, sakatlık numarası
yapmak ile geçti (futbola yakışmayan görüntüler bunlar).
Gece yenilen Japon taraftarların tribünde çöp toplamasıyla
son buldu. Bendeniz ise üzüntülü fakat yarına umutla bakan bir insan olarak
uykuya daldım.
Tarık Uslu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder